Günler hızla geçip giderken, Çiğdem bir yandan dönem sonu için projesinin raporunu şekillendirmeye, bir yandan finallerine hazırlanmaya çalışıyor, bir yandan da kara kara hikayesine nasıl bölüm yazabileceğini düşünüyordu.
En sonunda aklı tamamen karıştığında, iyiden iyiye kilitlendi. "Yuh artık," dedi bir de iç sesi kızarak. O da üzerine geliyordu. "Bir de söz verdin, her hafta bölüm paylaşırım diye. Ayıp artık!"
Kendisini yorgun hisseden Çiğdem'in omuzları düştü.
"Biliyorum, tam olarak seçebilecek olsaydım ben de sadece hikayeme yazmayı seçerdim. Ama sorumluluklar var işte..."
"Bahane!" dedi iç sesi.
"Değil!"
"Vaktin yoksa neden yazmaya başladın? Ya da neden tutamayacağın sözleri verdin o zaman?"
Çiğdem suçluluk hissi ile midesinin burulduğunu hissetti. Aslında o da gerçekten böyle bir duruma düşmek istemezdi. Ama bir yandan yetiştirmesi gereken dönem sonu proje raporu, bir yandan 10 günün sonunda başlayacak olan final sınavları, bir yandan ise son sınıfın verdiği stresle bir türlü asıl yapmak istediği işe, yazmaya, odaklanamıyordu.
"Yine de bir şeyler karalarsın istersen," dedi iç sesi biraz yumuşayarak.
Çiğdem "Bir şeyler karalamak istemiyorum," diye yanıt "Öyle yaptığımda hep kötü bölümler yazdım ve pişman oldum. Temiz bir zihinle, okunmaya değer bir şeyler yazmak istiyorum."
İç sesi ne diyeceğini bilemeyerek bir süre düşündü. "O zaman," dedi bilge bir sesle, "Söyle hikayeni okuyan arkadaşlarına durumunu."
Çiğdem utandığını hissederek , "Ama," dedi. "Sürekli özür dileyip, sürekli aynı şeyi yapmaya devam ediyorum. O kadar mahcup oldum ki, 'mahcubum' bile diyemiyorum."
İç sesi durumun vehametini anlayarak şöyle bir durakladı ve kısa bir sessizlik anından sonra, Çiğdem'e ne yapması gerektiğini söyledi.
"O zaman arkadaşlarına aynen şöyle de: Özür dilerim, ben düzen tutturmayı beceremeyen bir arkadaşınızım ve ne yazık ki durum istediğim şeyi yapmam için bana bolca vakit ve temiz bir zihin gibi imkanları sunmuyor. Ben de tek işimin yazmak olmasını çok istiyorum ama kısmet işte, henüz bu olmuyor. O yüzden ben de artık akışına bırakacağım, bölüm herhangi bir zamanda pat diye buraya düşebilir ama fazlasını yapamıyorum. Ah bu aileye karşı hissettiğim suçluluk hissi... Fırsat vermiyor bana malesef..
Bu hikaye en geç mart ayında bitecek inşaallah ve öyle ya da böyle yazılacak ve finaline görecek.
Tutturamadığım düzenim ve çok uzun bölüm aralarım için çok üzgünüm. Sabreden bütün arkadaşlarıma kocaman sevgiler. Anlayışınız için çok teşekkür ederim."
Çiğdem bunları da arkadaşlarına nasıl söyleyeceğine bir türlü karar veremedi. En sonunda kendisi için de ufak bir hikaye metni yazmaya karar vererek, geçti bilgisayarının başına. Derdini anlatacak uzunlukta ufak bir metin karaladı ve biraz mahcup biraz üzgün, yayınlayıverdi. Geri dönüşü için o da sabırsızlanıyordu.
En sonunda aklı tamamen karıştığında, iyiden iyiye kilitlendi. "Yuh artık," dedi bir de iç sesi kızarak. O da üzerine geliyordu. "Bir de söz verdin, her hafta bölüm paylaşırım diye. Ayıp artık!"
Kendisini yorgun hisseden Çiğdem'in omuzları düştü.
"Biliyorum, tam olarak seçebilecek olsaydım ben de sadece hikayeme yazmayı seçerdim. Ama sorumluluklar var işte..."
"Bahane!" dedi iç sesi.
"Değil!"
"Vaktin yoksa neden yazmaya başladın? Ya da neden tutamayacağın sözleri verdin o zaman?"
Çiğdem suçluluk hissi ile midesinin burulduğunu hissetti. Aslında o da gerçekten böyle bir duruma düşmek istemezdi. Ama bir yandan yetiştirmesi gereken dönem sonu proje raporu, bir yandan 10 günün sonunda başlayacak olan final sınavları, bir yandan ise son sınıfın verdiği stresle bir türlü asıl yapmak istediği işe, yazmaya, odaklanamıyordu.
"Yine de bir şeyler karalarsın istersen," dedi iç sesi biraz yumuşayarak.
Çiğdem "Bir şeyler karalamak istemiyorum," diye yanıt "Öyle yaptığımda hep kötü bölümler yazdım ve pişman oldum. Temiz bir zihinle, okunmaya değer bir şeyler yazmak istiyorum."
İç sesi ne diyeceğini bilemeyerek bir süre düşündü. "O zaman," dedi bilge bir sesle, "Söyle hikayeni okuyan arkadaşlarına durumunu."
Çiğdem utandığını hissederek , "Ama," dedi. "Sürekli özür dileyip, sürekli aynı şeyi yapmaya devam ediyorum. O kadar mahcup oldum ki, 'mahcubum' bile diyemiyorum."
İç sesi durumun vehametini anlayarak şöyle bir durakladı ve kısa bir sessizlik anından sonra, Çiğdem'e ne yapması gerektiğini söyledi.
"O zaman arkadaşlarına aynen şöyle de: Özür dilerim, ben düzen tutturmayı beceremeyen bir arkadaşınızım ve ne yazık ki durum istediğim şeyi yapmam için bana bolca vakit ve temiz bir zihin gibi imkanları sunmuyor. Ben de tek işimin yazmak olmasını çok istiyorum ama kısmet işte, henüz bu olmuyor. O yüzden ben de artık akışına bırakacağım, bölüm herhangi bir zamanda pat diye buraya düşebilir ama fazlasını yapamıyorum. Ah bu aileye karşı hissettiğim suçluluk hissi... Fırsat vermiyor bana malesef..
Bu hikaye en geç mart ayında bitecek inşaallah ve öyle ya da böyle yazılacak ve finaline görecek.
Tutturamadığım düzenim ve çok uzun bölüm aralarım için çok üzgünüm. Sabreden bütün arkadaşlarıma kocaman sevgiler. Anlayışınız için çok teşekkür ederim."
Çiğdem bunları da arkadaşlarına nasıl söyleyeceğine bir türlü karar veremedi. En sonunda kendisi için de ufak bir hikaye metni yazmaya karar vererek, geçti bilgisayarının başına. Derdini anlatacak uzunlukta ufak bir metin karaladı ve biraz mahcup biraz üzgün, yayınlayıverdi. Geri dönüşü için o da sabırsızlanıyordu.